Küresel Kariyerlerde Eksik Beceri: Kültürel Merakın Uygulanması
Eğer yıllarınızı eğitim alarak ve mesleğinizde deneyim kazanarak geçirdiyseniz ve şimdi küresel bir pozisyonda çalışma ya da bir expat görevi üstlenme fırsatı bulduysanız, kültür konusu size çok da önemli görünmeyebilir. Tutarlı bir kurum kültürüne sahip küresel bir şirkette çalışıyorsunuzdur; alanınızda deneyimlisinizdir ve evrensel kabul gören en iyi uygulamalara hâkimsinizdir; ayrıca iş arkadaşlarınız da uluslararası ekiplerle çalışmaya alışıktır. Kültürel bilgi “olsa iyi olur” niteliğindedir, ama bir gereklilik gibi durmaz. Herkese saygı duyduğunuz ve sizi buraya getiren alışkanlıkları ve stratejileri uygulamaya devam ettiğiniz sürece her şey yolunda gidecek gibi hissedersiniz.
Sorun şu ki, “saygı” ve “sağduyu” her zaman aynı şekilde anlaşılmaz ve aktarılmaz. Yakın zamanda yaptığım bir atölyede, kıdemli yöneticilerden oluşan bir ekibe şu soruyu sordum: Yeni bir çalışana, kendisinden daha kıdemli birine yapıcı geri bildirim vermesini nasıl önerirdiniz? Neredeyse hepsi aynı iki aşamalı yaklaşımı paylaştı:
Saygılı ol
Geri bildirimi soru şeklinde ifade et
Tek istisna kimdi biliyor musunuz? Son altı ay içinde ekibe katılmış bir expat.
Diyelim ki bir ekip toplantısında bir iş arkadaşınız yeni bir ürün fikri sunuyor ve görüş istiyor. Eğer bu kişi Hollandalıysa, doğrudan bir yaklaşımı tercih edebilir:
“Fikriniz müşteriyi anlamıyor.”
Bu net eleştiri ona göre saygılıdır; çünkü düşünce yapınızı hızlıca anlamasını ve daha iyi bir fikre geçmesini sağlar. Ancak aynı cümle Hindistan’dan bir iş arkadaşı için kırıcı ve tehdit edici olabilir. Hatta açıkça saygısızlık olarak algılanır. Bu durumda şöyle bir ifade çok daha faydalı olacaktır:
“Müşterinin ihtiyaçlarını ne kadar iyi anladığımızı merak ediyorum.”
Bir Hollandalı bu ifadeyi zayıf bulup ima edilen mesajı fark etmeden geçebilirken, bir Hintli için mesaj son derece net bir şekilde iletilmiş olur — üstelik karşı tarafı incitmeden. Peki hangisi saygılıdır? Cevap: Duruma göre değişir.
Yeni ülkelerine, rollerine ve ilişkilerine büyük bir hevesle atılan profesyonelleri sıkça görüyorum. Kendi alışık oldukları şekilde iletişim kurmaya, çalışmaya ve ilişki geliştirmeye devam ediyorlar. Sonra bir bakıyorlar ki bilgi paylaşımının yapıldığı çevrelerin dışında kalmışlar ve yapmaya çalıştıkları her şey kenara itiliyor. Hiçbir işi ilerletememekten ya da her şeyin ne kadar zorlaştığından dolayı büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Çoğu zaman bunun nedeni, yabancının kültürel farkındalık ve uyum eksikliği yüzünden yerel iş arkadaşlarında ve paydaşlarda farkında olmadan yarattığı rahatsızlık ve gerilimdir. Aynı hatayı siz yapmayın.
Kültürel merakı devreye sokarak şu soruyu sormaya zaman ayırın:
“Bu bağlamda, niyet ettiğim etkiyi yaratabilmek için yaklaşımımı nasıl uyarlamam gerekir?”
Bu kültürde saygı nasıl gösterilir? Sağduyu ne anlama gelir? Hangi geri bildirim yaklaşımı burada daha etkilidir?
Yapıcı geri bildirim vermek, geciken teslim tarihlerini ele almak ya da iş anlaşmaları müzakere etmek gibi rutin görünen konularda etkili olmak hiç de küçük meseleler değildir. Bunlar işteki başarınızı belirler ya da bitirir. Bu etkileşimlerin her biri, yazılı ve yazılı olmayan kuralları olan belirli bir kültürel bağlamda gerçekleşir. Bu bağlamı kültürel zekâ ile yönetmek kritiktir — ve bunun başlangıç noktası da kültürel meraktır.

